Ancak, kitle kültürü kavramını açıklamaya çalışırken özellikle günümüzde sinemanın işlevlerini ve kitle üzerindeki doğrudan ya da dolaylı etkilerini de hesaba katmak gerekmektedir. Sinemanın ilk çıkışından başlayarak, dünyanın her köşesinde kitlelerle yakın ve sıcak bir ilişki içinde olduğunu görmekteyiz. Bir tür tüketim malı üreten sanayii kolu olarak Sinema, bunu yapmaya da mecburdur.
Sinema, sanayisinin ürettiği malı tüketiciye izlettirebilmek (yani satabilmek) için yapısında varolması gereken sanatsal yönü ikinci plana attığı görülmektedir. Ancak elbette, tüketici kitlelerin beğenilerini, isteklerini karşılayabilmek için üretilen malın niceliği kadar niteliğinin de belirlenmesi gerekmektedir. Sinema sanayiinin pazarlarını genişletmek için kitlelerin beğenilerine göre üretim yaparken çoğu zaman bilerek kitlelerin beğeni yönlerini ve düzeylerini de etkileme adına estetik unsurları ürünün içinde kullanmıştır. Nitekim sinemanın daha ilk yıllarında seyircilerin nasıl etki altında bırakılabileceği üzerine çeşitli argümanlar oluşturulmaya başlanmış, bunun hesapları yapılmıştır. Bu açıdan, sinema ana özelliklerinden birini oluşturan etkileme gücüne ulaşmak için zaman zaman abartı sınırlarını zorlamıştır.
20. yüzyılda ortaya çıkan kitle kültürü kavramı, kültür endüstrilerine eleştiriler getirmiştir. Bu görüşe göre, kültür endüstrisi herşeyi basitleştirmekte, kitle beğenilerini de düş tutkunu olacak şekilde yeniden ve yeniden biçimlendirmektedir. Dolayısıyla, sinemanın artık bir sanat olarak görünmeye çalışmaktan vazgeçtiği iddia edilmektedir. Bu görüşü savunanlar düşüncelerini kültür endüstrisi kavramına dayandırmaktadırlar. Onlara göre, kültür endüstrisi insanları aynı kalıba dökmektedir. Kitle kültürü tekel altında olup, filmler ya da diğer araçlar herşeye aynı damgayı vurmaktadır. Çok yönlü bir araç olarak görülen sinema dünyanın her tarafına ulaşabilmekte; görsel, işitsel işaretler ile düşünceleri, duyguları insanlara aktarabilmektedir. Bu nedenle, yaratıcı sinemacıların çeşitli duyguları, düşünceleri, konuları ele alarak sinemayı bir propaganda aracı olarak kullandıkları da söylenebilir. Hatta inandırıcılık açısından en etkili araç olarak görülen sinemanın, insanlara hoşça vakit geçirten bir eğlence aracı olma özelliği de bu durumu güçlendirmektedir. Ayrıca, dilinin evrenselliği ve seyirciye ulaşmadaki becerisiyle büyük bir yayılıma ulaşmış olup yığınsal etkiyi kullanmasının sonucunda ticari bir yapıyı da bünyesinde barındırmaktadır.
Yani, bir yönüyle propaganda işlevini üstlenirken diğer yönüyle bir endüstri olmasının doğal sonucu olarak, film üretimi ve bu ürünün pazarlamasından dolayı da ticari bir enstürmandır.
Sözünü ettiğimiz bu kurulu sistem içinde, sinema filmleri yarattığı imgelerle toplumları rahatlıkla etkileyebilecek bir düzeydedir. Bu açıdan sinemanın üretmiş olduğu kahramanlarla seyirci özdeşleşebilmektedir. Hepimiz bir baş oyuncu ya da tam tersi bir karakterle kendimizi eşleştirip her an hayatın içine düşebilir, kahramanların tavırlarını, konuşmalarını, hatta abartarak duygularını bile benimseyebiliriz. Kimlikler, mekanlar ve kültürlerarası mesafeler yok olma noktasındadır artık. Hollywood, Broadway, Washington komşumuz olan kentten bile daha yakınımıza taşınmıştır.
Bu bağlamda, 20. yüzyıl ürünü olan Sinemanın çağdaş kültür üzerindeki etkisi oldukça önemlidir. Görsel, işitsel bir sanat olarak kitleleri kısa sürede etkisi altına aldığından çeşitli anlatım biçimlerini, müziği, resmi, tiyatroyu, edebiyatı, renkleri, starları bir araç olarak kullanarak kitleleri etkilemektedir. Örneğin; bir filmde, onu oluşturan hikaye, görsellik, oyunculuk, müzik gibi birçok özellikten, birinin yetersiz olduğunu düşünelim. Bu durumda dahi, sözünü ettiğimiz unsurlardan sadece birkaçının bile yeterli bir düzeyde olması, o filmin yine de belli oranda tolere edilebilir bir izlenebilirlik kazanmasına neden olmaktadır. Bu da bize, yapılan işin algılardan bir veya birkaçına mutlaka hitap etmesi gerektiğini göstermektedir. Dolayısıyla farklı disiplinleri kendi içinde eriten sinemada bireyler kendi bakış açılarından ya da beklentilerinden, arzularından bir kırıntıya ulaştığında sinema istediği etkiyi basit bir anlamda yakalamış olacaktır. Bu saptamanın izinden gittiğimizde ise kitlenin içindeki kitle insanını ne yapıp ne edip yakalama gücüne sahip olan güçlü bir silah ile artık karşı karşıyayız demektir.
Sinema tümüyle kitle tüketimine sunulmuş ve halkın en popüler eğlence aracı olmuştur. Kısa sürede bir sanayii sektörü haline gelmiştir. Sektöre dönüşmesi sonucunda seri üretimle kitle tüketimine yönelik bir “şablon sineması” oluşmuştur. Kapitalist gelişimle birlikte sinema salonları aynı zamanda bir reklam yayım aracı işlevini de üstlenmiştir. Özellikle de melodramlar ekonomik sıkıntılar içindeki yığınları avutarak onları ilüzyonların hakim olduğu bir dünyaya taşıyarak adeta deşarj olmalarını sağlamıştır.
Kaynak: www.nuronur.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder